Kayıtlar

Temmuz, 2016 tarihine ait yayınlar gösteriliyor
Resim
    J: Yeterince sevgin yok, seni bozmuş.     H: İnsanların sevgiye ihtiyacı yoktur. İhtiyacımız olan bir çeşit başarıdır.          Bu sevgi de olabilir ama illa sevgi olmak zorunda değil.                     Yalnızlık bir lütuftur. Diğerleri ise sabrınızın, gerçekte ne kadar yapmak istediğinizin sınanması. Reddedilmeye ve en garip ihtimallere rağmen yaparsınız.           ...Eğer deneyecekseniz sonuna kadar deneyin. Bunun gibi başka bir his yoktur. Tanrılarla birlikte yalnız olursunuz. Factotum/2005
Gecenin karanlığı, yazarın kalemine akan siyah mürekkebin karanlık tiniydi. O tin ki; aynı ruha da sirayet ederek kağıdın ırzına geçilmesini engellemeyi güç kılan ağır bir suçun birinci dereceden faili. Faili meçhul yağmurlu bir kış gecesi cinayetinin, yağmurun bile toprağa karıştıramadığı elleri kanlı tek şüphelisiydi  gece. Eğer yeterince dikkatli bakarsanız, silik bir kadının uçları morarmış memelerinden aktığına tanık olabilirdiniz. Bir cinayetten doğup, nice gayr-i meşruya analık eder, ışığı açık kalmış tek odasında Renkli Rüyalar Oteli'nin. Kendisini apar topar atmayı hayal ettiği görünen en yakın otobandaki, görülen veya rivayet edilen hiçbir zaman diliminde geçmeyen ve geçmeyecek olan tek umut tekerleklisine atlayıp deniz gören memleketlere karışmaya hevesli bir fahişe gibi. Renkli Rüyalar Oteli'nin ışığı sönmeyen tek odasında, belki de on yıllardır kurulan reankarne bir hayal gibi. Bacaklarından raks ederek süzülen, verimli topraklara kabul edilmeyip kovulan o son yaz
Merakları cezbeden değil, cesareti işlevsiz kılan bir derinlikti benim rüyam. Karadan ne kadar uzakta olduğu farketmeksizin. Ve kapılmak bir girdaba huşu ile. Varmak görülmedik diyarlara.
Resim
Yeniköy, yaşamına dair uzunca dönemi Boğaz rüzgarının değdiği bir memlekette geçiren hemen herkesin vazgeçilmezidir zannediyorum. Lüksten bir adım uzak, samimiyete arşınlarca yakın. Benim için burayı vazgeçilmez kılanlardan en önde geleni elbette Yeniköy Emek Kafe'dir.  Burada gerek dalgaların kıyıya çarpışına, gerek gemilerin uzun uzun haykırışlarına, gerek kuşların özgürlük naralarına kulak misafiri olurum mütemadiyen. Bugün daha farklı bir sese, aslında pek de huyum olmayan şekilde, kulak verdim bir yandan eşsiz boğazı fotoğraflarken. Yan masamda şirin mi şirin iki kadın derince bir sohbete dalmıştı. Biri, diğerine hararetle üçüncü bir kişiden bahsediyordu. Anladığım kadarıyla konuşmacı kadının hayatına dahil olmak üzere idi bu er kişi. Hayatının çok da rayında olmayışından bipolar oluşuna kadar birçok şeyden sonra konu, adamın fikir dünyasına doğru evrildi. Pop-felsefik bir bakış açısı vardı. Bir anda bu cümlelerin bahsedilen adamın ağzından döküldüğünü düşünerek, '
Düzenli olarak orta şiddetli hüzünlü anılara, maruz kalmış bir muzdaribim.                         Görülmüş geçmiş zamandan bir hayli huzursuz. O kediler, köşe başlarında gizlice kopartıp, kulağımın ardına iliştirdiğim güllerden mütevellit mi,                        Geçirmişti tırnaklarını ta- onlarca hatıraya. Ta- onlarca yıl ne güller soldu da penceremde, kalkıp bir yudum su vermeye bir adım mecal bulamadım.
Mutluluktan ziyade, huzuru arar dururuz ellerimizde meş'alelerle.Tüm mesafelerde ve hepimiz, yazgımızın kısa ya da uzunca bir kısmında. En çok da mutsuzlarımız bu yola baş koyar, köşesinden varlığına dair bir iz yakalayıversin, uzaktan izlemeye koyulur. Kıyamaz dört elle sarılmaya. Kendini ait hissedemez huzur denilen muhteremin şahsına. Mutsuzlar ve çilekeşler içindir tüm yolların inişi, evet güneş her zaman en karanlıklarına doğar yeryüzünün. Artık öylesine alışmıştır ki bir mutsuz süregelmiş yokuşlara, zavallı, kısa bir düzlüğe çıkıverse iniyorum sanır. Artık gözleri hayatı körleme deneyimlemeye öyle uyumludur ki, ah, nasıl olur da bu gökteki lacivertliği kurtuluşu sanır. Huzur bu dünya için bir şans işidir.. Dünya'nın uçsuz bucaksız derinlikteki çukurlarında biriken su kütlelerine benzetirim insanlığı. İhtişamlı dağların eteğinde bir durulur, bir dalgalanır. Rüzgarlardan birinin boyunduruğu altında, savruldukça savrulan dalgalar... Ne zaman denize bakakalsam bu hırçın ve