Kayıtlar

Kasım, 2017 tarihine ait yayınlar gösteriliyor
Ortalama bir yaşam süresinin  sağlıklı geçen üçte bir kısmının sonlarındayım. Tüm çocukluğum boyunca her kuytu köşede aradığım dört yapraklı yoncanın, artık aramayı bıraktığım dördüncü yaprağını saymazsak geriye iki yaprağım kaldı diyebiliriz mesela. Dördüncü yaprak bana ne vaat ediyordu bilmiyorum ama o zaman için ilave bir çeyrek asır değildi. Geleceğim, el yazımla doldurabileceğim boş bir levhaydı, sonunu göremediğim uzun bir yoldu ne de olsa. Hiç kırılmamış, dokunulmamış, yollarında bitmek bilmeyen yol çalışmaları başlamamış. Beni de, trafiğin diğerlerini de İstanbul misali yola çıktığına pişman etmemiş ve daha önemlisi, ‘’her geçen gün daha kalabalık ve çekilmez’’ olduğu henüz tartışmalara dahil edilmemiş. Bir şeyler yazıldı, bir şeyler çizildi. Çeşit çeşit halet-i ruhiyye hakim kılındı. Ama her seferinde levha büyüdü, uzayda yeni bir boyut kazandı. Levhanın boşlukta ne kadar ve nasıl bir yolu olduğu, asırlarca merak edildi. Kara henüz görünmüyor benim açımdan. Fakat geri
Pastırma sıcaklarını ait olmadığı mevsimden kovarcasına esen soğuk akşam rüzgarı, bu akşamın itici tek gücüydü. Sırtını bu güce, yüzünü önündeki yol ayrımına verdi. Biliyordu, seçmesi gereken bir kez daha gitmekti. Bilerek açmıştı gözlerini ve bir kez daha hep bildiği bir şeyi yapıyor olmanın verdiği güven ile ayakta durabilmeyi başardı. Damarlarında gittikçe kıvam alarak akan kanı uzun bacaklarından yorgun topuklarına pompalıyordu. Şimdi hayati olduğunu hissettiği tek fonksiyonu yürümekti, iki yüzlü olan her şey gibi sırtını verdiği yersiz rüzgar da bu eylemi bir kez daha destekliyordu. Kışı bekleyen bir iklim, beraberinde onu da kovuyordu. Kabuğunun şeklini alamamıştı bir türlü; içinde büyümüş, yeşermiş fakat zamanında açılamamış ve gittikçe küçülmüştü. Nihayetinde ne dişe dokunabilir verimli bir meyve olabilmiş, ne de kabuğunu çatlatıp özgür bir tohum haline gelebilmişti. Anlaşılamamış, yok olmaya yüz tutmuştu. Sondan bir önceki cesaretiyle ayağa kalkmıştı, şimdi seçtiği yoldan bir