Pastırma sıcaklarını ait olmadığı mevsimden kovarcasına esen soğuk akşam rüzgarı, bu akşamın itici tek gücüydü. Sırtını bu güce, yüzünü önündeki yol ayrımına verdi. Biliyordu, seçmesi gereken bir kez daha gitmekti. Bilerek açmıştı gözlerini ve bir kez daha hep bildiği bir şeyi yapıyor olmanın verdiği güven ile ayakta durabilmeyi başardı. Damarlarında gittikçe kıvam alarak akan kanı uzun bacaklarından yorgun topuklarına pompalıyordu. Şimdi hayati olduğunu hissettiği tek fonksiyonu yürümekti, iki yüzlü olan her şey gibi sırtını verdiği yersiz rüzgar da bu eylemi bir kez daha destekliyordu. Kışı bekleyen bir iklim, beraberinde onu da kovuyordu. Kabuğunun şeklini alamamıştı bir türlü; içinde büyümüş, yeşermiş fakat zamanında açılamamış ve gittikçe küçülmüştü. Nihayetinde ne dişe dokunabilir verimli bir meyve olabilmiş, ne de kabuğunu çatlatıp özgür bir tohum haline gelebilmişti. Anlaşılamamış, yok olmaya yüz tutmuştu. Sondan bir önceki cesaretiyle ayağa kalkmıştı, şimdi seçtiği yoldan bir kez daha benzer düşünceler içinde yürüyordu. Diğerlerinden daha fazlaydı kat ettiği yol. Diğer tüm deneyimler, bir sonraki yürüyüşü sonsuzluğa bir adım daha yaklaştırmak için değil miydi zaten? Yürüdü, yürüdü. Tatlı bir ıslaklık, boynuyla ensesi arasında. Gözleri aralandı, bacakları titredi. Kanı sulandı, yönünü değiştirdi. Bir önceki yolcudan onun payına düşen tek geçmiş kırıntısıydı önündeki antika radyo, toprak ile kamufle olmuş. Ayağı takıldı, bir parça toprak alnına bulaşıverdi. Güçlükle sol elini alnına ulaştırdı. Toprak ıslaktı. Başlayan yağmurdu. Alnından, sarı saçlarına dağıttı. Geçmişteki bir günde buharlaşmış tüm geçmişi, şimdiki bir zamanda en hassas noktasından sevişmişti onunla. Bir kez daha inanmıştı. Sırtını yağmurlu bir kasım ayının hatıralarına, yüzünü ıslak toprağa vermişti şimdi. Beyaz elbisesi, artık beyaz değildi.

Ve esasında anlamlı olan tek bir şey vardı: Pastırma sıcakları riyakardı.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

HEY CESUR YENİ DÜNYA Kİ İÇİNDE BÖYLE İNSANLAR VAR!