Gecenin karanlığı, yazarın kalemine akan siyah mürekkebin karanlık
tiniydi. O tin ki; aynı ruha da sirayet ederek kağıdın ırzına geçilmesini
engellemeyi güç kılan ağır bir suçun birinci dereceden faili. Faili meçhul
yağmurlu bir kış gecesi cinayetinin, yağmurun bile toprağa karıştıramadığı
elleri kanlı tek şüphelisiydi gece. Eğer
yeterince dikkatli bakarsanız, silik bir kadının uçları morarmış memelerinden
aktığına tanık olabilirdiniz. Bir cinayetten doğup, nice gayr-i meşruya analık
eder, ışığı açık kalmış tek odasında Renkli Rüyalar Oteli'nin. Kendisini apar
topar atmayı hayal ettiği görünen en yakın otobandaki, görülen veya rivayet
edilen hiçbir zaman diliminde geçmeyen ve geçmeyecek olan tek umut
tekerleklisine atlayıp deniz gören memleketlere karışmaya hevesli bir fahişe
gibi. Renkli Rüyalar Oteli'nin ışığı sönmeyen tek odasında, belki de on
yıllardır kurulan reankarne bir hayal gibi. Bacaklarından raks ederek süzülen,
verimli topraklara kabul edilmeyip kovulan o son yazdan kalan, ağız sulandıran
Akdeniz turunçgillerinin tohumları gibi. Soyu tükenmeye ramak kalmadan, hiçbir
tür endemik değildir. Kadınlığından ağdalı bacaklarında intikam türküleriyle
yok olmaya uzanan endemik bir türdü cennetinden kovduğun döller, ey kutsal ana.
Karanlık, beyaz çarşafta kalmış hiç aydınlanmayacak geceler kadar
alacakaranlık. İlk düşüşünün acısından akan kanı tanıyan ve asla düşüşten
önceki kadar masum kalamayacak bir sübyan. Annesini hiç tanımamış bir sübyanın,
kendi kanında gördüğü aynı karanlık. Hem varlığı hem yokluğu simgeleyen
imgelerden hep yokluğu seçmiş bir meçhul bilinçdışı gibi. ''Bembeyaz'',
kefenler. ''Kıpkırmızı'', kanlı bir cinayet. Aydınlığı tarafından asırlarca
ihanete uğramış bir gece. Avcı ve yüzyıllarca aç kalmış dişlerin arasına sıkışmış
bir masum meme. Bir ana, bir karanlık. Irzına geçilmiş bir beyaz sayfa.
HEY CESUR YENİ DÜNYA Kİ İÇİNDE BÖYLE İNSANLAR VAR!
Cesur Yeni Dünya; yazarı Aldous Huxley’in de yazışından yıllar sonra bile tereddütte kaldığı üzere bazıları için bir ütopya (ou-topos-eu-topos: yok yer-güzel yer) bazıları için ise onun kötü bir zıttı. Kurgu, Ford Motor Company kurucusu, zamanının otomobil devi Henry Ford ile başlayan yeni Dünya Devleti’nde, FS (Ford’dan Sonra) 632 yılına dayanıyor. Sloganı Cemaat, Özdeşlik ve İstikrar olan yeni bir dünya devletinin tüm vizyon ve misyonunu bu üç ilke oluşturmakta. Yeni bireyler artık annelerinden doğarak değil, yumurta ve spermlerin günümüz tüp bebek teknolojisine benzer şekilde tüplerde döllenmesi ile oluşmaktadır. Dış ortamda döllenmiş olan blastokistler, tüm gelişme ve büyüme basamaklarını gerekli olan hormon ve dış salgı takviyeleri ile anne karnı dışında, Londra Merkez Kuluçka ve Şartlandırma Merkezi adı verilen, ‘’birey üreten’’ büyük bir fabrikada birer tüp içerisinde tamamlar. Bu süreçte tüplerdeki bireylere, önceden belirlenmiş yazgıları doğrultusunda muamele edilir. Alfa
Yorumlar
Yorum Gönder