Gecenin karanlığı, yazarın kalemine akan siyah mürekkebin karanlık tiniydi. O tin ki; aynı ruha da sirayet ederek kağıdın ırzına geçilmesini engellemeyi güç kılan ağır bir suçun birinci dereceden faili. Faili meçhul yağmurlu bir kış gecesi cinayetinin, yağmurun bile toprağa karıştıramadığı elleri kanlı tek şüphelisiydi  gece. Eğer yeterince dikkatli bakarsanız, silik bir kadının uçları morarmış memelerinden aktığına tanık olabilirdiniz. Bir cinayetten doğup, nice gayr-i meşruya analık eder, ışığı açık kalmış tek odasında Renkli Rüyalar Oteli'nin. Kendisini apar topar atmayı hayal ettiği görünen en yakın otobandaki, görülen veya rivayet edilen hiçbir zaman diliminde geçmeyen ve geçmeyecek olan tek umut tekerleklisine atlayıp deniz gören memleketlere karışmaya hevesli bir fahişe gibi. Renkli Rüyalar Oteli'nin ışığı sönmeyen tek odasında, belki de on yıllardır kurulan reankarne bir hayal gibi. Bacaklarından raks ederek süzülen, verimli topraklara kabul edilmeyip kovulan o son yazdan kalan, ağız sulandıran Akdeniz turunçgillerinin tohumları gibi. Soyu tükenmeye ramak kalmadan, hiçbir tür endemik değildir. Kadınlığından ağdalı bacaklarında intikam türküleriyle yok olmaya uzanan endemik bir türdü cennetinden kovduğun döller, ey kutsal ana. Karanlık, beyaz çarşafta kalmış hiç aydınlanmayacak geceler kadar alacakaranlık. İlk düşüşünün acısından akan kanı tanıyan ve asla düşüşten önceki kadar masum kalamayacak bir sübyan. Annesini hiç tanımamış bir sübyanın, kendi kanında gördüğü aynı karanlık. Hem varlığı hem yokluğu simgeleyen imgelerden hep yokluğu seçmiş bir meçhul bilinçdışı gibi. ''Bembeyaz'', kefenler. ''Kıpkırmızı'', kanlı bir cinayet. Aydınlığı tarafından asırlarca ihanete uğramış bir gece. Avcı ve yüzyıllarca aç kalmış dişlerin arasına sıkışmış bir masum meme. Bir ana, bir karanlık. Irzına geçilmiş bir beyaz sayfa. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

HEY CESUR YENİ DÜNYA Kİ İÇİNDE BÖYLE İNSANLAR VAR!