Kendimi ne zaman durgun bir suyun üzerine serbest, aslında biraz da yer çekimini yenmiş olmanın verdiği hafiflikle bıraksam, nefes alışverişimi dinlerim. Suyun altındaki sürrealite ile yaşayabileceğimiz yegane yer olan kara arasında bir elçi olduğumu hayal eder, düşünür dururum. Her soluk alışımda, ciğerlerime hava dolup göğüs kafesim şiştikçe yüzeye, daha yukarı itilir, aynı soluğu derin bir şekilde verdiğimde dibe doğru çekilirim. Hayır, bunu bildiğim basit fizik kurallarıyla açıklamak istemiyorum. Aslında olan şu: Eğer hayat tarafından dibe çekildiğinizi, daha doğru bir tabir ile dibe “itildiğinizi” hissediyorsanız, aslında tek yapmanız gereken bir kez daha güçlü bir soluk almak. Gerisini evren nevi şahsına münhasır yasaları ile halletmeye hazır. Ta ki, anne rahminin ihtişamlı sularından, ilk nefes ile içine daldığımız yaşamdan beri.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

HEY CESUR YENİ DÜNYA Kİ İÇİNDE BÖYLE İNSANLAR VAR!